19 Aralık 2012 Çarşamba

Kızımın Kırmızı Şalvarlı Takımı

Bu takımı Buğlem'imin doğum gününde dikmiştim. Yeleği için pullu kumaş kullandım, kenarlarına dore sutaşı geçtim. Şalvarı için saten kullandım. Şalvarın paçalarında da lastik kullandım. Belindeki kemer için hazır bulduğum dore, minik boncuklar varmış gibi görünen bir aksesuar kullandım. Önüne de şekilli madalyon gibi birşey tutturdum. Madalyonun ters kısmına da agrafın kanca gibi olan parçasını diktim ve aksesuara tutturarak kullanıyoruz. Ayrıntılı şekilde anlatmaya çalştım :) Aslında tütü de yapmıştım ama fotoğraflarımı bulamadığım için koyamıyorum. Bunları mart ayında dikmiştim, neden paylaşmadım diye düşündüm sonradan ... İşte kızımın cicileri ...



Fesini de röntgen filmi ve karton kullanarak yaptım. Önce sadece karton yapmıştım, sonra çabuk yamulacak gibi geldiği için aynı ölçüde filmi kestim ve iç kısmına ekledim. Üstüne ayrıca yuvarlak parça kesmedim. direkt pullu kumaşı gerdim ve zımbaladım. Sonra da pullu kumaşı 2 kat yapıp düzgünce çevresine doladım ve yine zımbaladım. Ek yerini arkaya getirdim, tülü üstüne koyunca zaten görünmüyor. Öndeki liraları da üstüne boncuklar sıralayarak tek tek tutturdum. 

13 Aralık 2012 Perşembe

Yeni Diktiğim Polar Tulumlar ve Polar Pijamalar

Merhaba :) Kızıma diktiğim tulumdan sonra 2 arkadaşımın siparişi üzerine 2 adet daha tulum diktim, 2 adet de polar pijama diktim. Kızım bana çok yardımcı oldu sağolsun, elinden geleni yaptı; dikmemem için tabii :) Hemen paylaşmak istiyorum ...








İstek üzerine bu sefer fiyonk da var tulumlardan birinin arkasında. Sırt kısmına gizli fermuar çalıştım ... Bir de bandanamız var tabii ...


11 Aralık 2012 Salı

BENİ ETKİLEYEN BİR YAZI DAHA ...


Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu. çocuk babasına, “Baba bir saatte ne kadar kazanıyorsun” diye sordu…

Zaten yorgun gelen adam, “Bu senin işin değil” diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk “Babacım lütfen, bilmek istiyorum” diye üsteledi. Adam

- "İlla da bilmek istiyorsan 20 lira” diye cevap verdi..

Bunun üzerine çocuk “peki bana 10 lira borç verir misin” diye sordu.

Adam iyice sinirlenip,

- "Senin saçma oyunlarına da saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param da zamanım da asla yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat” dedi.

Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı. Adam sinirli sinirli; ”Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder.” diye düşündü.

Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, “Belki de gerçekten lazımdı"

Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı… Yatağında olan çocuğa,”Uyuyor musun” diye sordu. Çocuk “Hayır” diye cevap verdi…

- "Al bakalım, istediğin 10 lira. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim” dedi… çocuk sevinçle haykırdı, “Teşekkürler babacığım”…

Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı.

Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı. Bunu gören adam iyice sinirlenerek, “Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?… Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok dedim ya sana” diye yeniden kızdı…

Çocuk “Param vardı ama yeterince yoktu ” dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı;

“İşte 20 lira… Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?…”

9 Aralık 2012 Pazar

ÇOK GÜZEL BİR YAZI ...

Bu yazıyı facebookta gördüm ve çok anlamlı bulduğum için de burada paylaşmak istedim...

......................


Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. 
Ben bütün gün evde sıkılır, onun gelişini iple çekerdi
m. Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla. Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksı n babanla?' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.

Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim.

Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı. Bir gün anladım
ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.

Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.

Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum. Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum .

Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım. ' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden
alırsa ben ne yapacaktım?

Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi. Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim. Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz ükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.

Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.

Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Duyduklarına inanamıyorlardı .. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.

Farkında' Olmalı İnsan...

Kendisinin, Hayatın Olayların,
Gidişatın Farkında Olmalı.

Ömür Dediğin Üç Gündür, Dün Geldi Geçti Yarın
Meçhuldür, O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür, O Da Bugündür.

7 Aralık 2012 Cuma


Ey mübarek Cuma..!

yüreğimizdeki hüzünle ve

gözlerimizdeki yaş ile selamımızı

götür....

Sevgili EFENDİMİZE (S.A.V.)

De ki; ümmetinden garipler var..!

Yüreklerinde yangının,

 sözlerinde  hasretin,

 gözlerinde AŞKIN var....!

HAYIRLI NURLU CUMALAR....



5 Aralık 2012 Çarşamba

Kızımın Leopar Tulumu

Merhabalar :) Azıcık fırsat buldum hemen kumaşımı aldığım fakat geri kalanını bir türlü yapamadığım tulumu bu sabah diktim sonunda :) Leopar desenli polar tulumumuz kısçeme çok yakıştı. Normalde hani derler ya bütün bayanların dolabında bir leopar kıyafet bulunur diye, valla benim yok, pek de sevmem aslında :) Ama kızıma yapacağım diye diye sonunda yaptım. Kendime de bir ev botu dikmeyi düşünüyorum leoparlı :)

Yapım aşamalarını fotoğraf makinemin pili bittiği için maalesef çekip yayınlayamıyorum. Kolayca yapılabilecek bir model. Kızımın bol bir eşofmanından çıkardım alt kısmının kalıbını, üstünün de bir tişörtünün üzerinden iğnelerle işaretleyerek kalıbını çıkardım. Arka ortasına fermuar çalıştım. Beline, iç kısımdan bir tünel diktim ve ön dış kısımdan iki ilik açarak bağcıkları çıkardım. Belinin dökümlü durması için üst kısmını 6,7 cm uzun bıraktım. Umarım beğenirsiniz :) 
















3 Aralık 2012 Pazartesi

" ENGELSİZ DÜNYA "

Bugün 3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ ... Sadece 1 gün değil, 365 gün, 7/24 unutulmaması gereken bir durum değil mi ? Benim babacığım da 4 senedir engelli. Şimdi sadece akülü arabayla dışarıya çıkabiliyor. Buna da elhamdülillah. Evdeyken oturarak bir yerden bir yere geçebiliyor. Hergün hatırlamak için her an gözümüzün önünde bu durumu yaşayan biri olmasına gerek yok veya takvim yapraklarında, medya da bugünün ne olduğunun hatırlatılmasına da gerek yok ... Olmamalı ... Yarın ne olacağımız hiçbir zaman belli değil. Her an herşeyi kendimiz de yaşayabiliriz. Bu durumda olanların sıkıntısını görerek en azından elimizden geldiğince yardımda bulunmalıyız. Ben babamın yola çıktığında ne sıkıntılar yaşadığını çok defa gördüğüm için (tabii çevremde de bunu çok görüyorum ama en yakınımda babam olduğu için ondan bahsediyorum) ne zorluklar çektiğini de biliyorum. Keşke yollar, araçlar, özellikle de insanlar engelli insanların bizim gibi rahat yaşamalarını sağlayabilecek düzeyde olsalar. Gerçekten engelsiz yaşanacak durumlara gelebilmeyi diliyorum. İnşaALLAH ...
 Fotoğraf için kaynak  burasıdır.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...